Evet bugün Didem Madak' ın Pulbiber Mahallesi adlı kitabını bitirdim.
Biraz kendisinden bahsetmek istiyorum.
Didem Madak, Hukuk Fakültesi mezunu bir şairdi.
41 yaşında kanser yüzünden hayatını kaybetti.
Vefat etmeden önce 3 kitabı yayınlandı ;
Grapon Kağıtları (2000) : Henüz okumadım..
Ah'lar Ağacı (2002 ) :
Mükemmel bir kitap , bi alıntı paylaşmak istiyorum..Çok çok güzel..
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
İç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
İç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Ah'lar Ağacı kitabı //Ah'lar Ağacı şiirinden bir bölümü // sf 14-15
ve 3.kitap ;
Pulbiber Mahallesi (2007)
Yazının en başında gördüğünüz fotoğraf kapağı ,buda arkasının görünümü..
Biraz karışık bi post olmuşta olabilir ,
ama onu da pek çok şair gibi kelimelerle pek anlatamayız sanırım.
Pulbiber Mahallesi'nden bir alıntıyla yazıyı bitireceğim .
Sizde kitapçıya uğradığınızda kendisinin güzel şiirleriyle tanışırsınız belki ..
Sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
Oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
Ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
Bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
Canım yandı
Bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
Şimdi bırak sana kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
Kapıma gül bırakan adamları
Ben de icabında bir hafıza mağduruyum
Cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
Sokaklarında eylemler yapayım.
Benim ne sakal yanığı günlerim oldu
Guruba bak ve beni an
Öpüşmekten yorgun ve kızıl
Bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?
Yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
Bütün allar bir gün solarmış
Ben bunu geç anladım
Yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
Ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
Kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
Ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
Ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım
Meğer yüksek bir dağmış.
Pulbiber Mahallesi kitabı // Ağrı şiiirinden bir bölüm // sf. 100
(boşluklar okuma kolaylığı için konulmuştur.Aslı sola yaslı ve aralıksızdır.)
Kendinize dikkat edin.
Barışla kalın.
Doğum günü hediyemdi Ah'lar Ağacı<3 şiirleri gerçekten çok güzel**
YanıtlaSilkesinlikle çok güzeller.
YanıtlaSilHerkes dostlarıyla paylaşsın güzellikler çoğalsın :)