22 Eylül 2015 Salı

Pulbiber Mahallesi


Evet bugün Didem Madak' ın Pulbiber Mahallesi adlı kitabını bitirdim.

Biraz kendisinden bahsetmek istiyorum.

Didem Madak, Hukuk Fakültesi mezunu bir şairdi.

 41 yaşında kanser yüzünden hayatını kaybetti.

Vefat etmeden önce 3 kitabı yayınlandı ;

Grapon Kağıtları (2000) : Henüz okumadım..

Ah'lar Ağacı (2002 ) :

 Mükemmel bir kitap , bi alıntı paylaşmak istiyorum..Çok çok güzel..



Güçlü bir el silkeledi beni sonra 
Sanırım Tanrı’nın eliydi. 
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. 
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, 
Çok şey görmüşüm gibi, 
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, 
Ah...dedim sonra 
Ah! 

İç ses, diye söylendim 
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: 
Tanrım bana hiç erimeyen, 
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. 
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik 
Kardeşimle kendimize durmadan, 
Olmayan çayları, 
Olmayan fincanlardan içerdik. 
Olmayan kapıları açardık, 
Olmayan ziller çaldığında. 
Siyah papyonlu olurdu mutlaka 
Resim defterimizdeki damat. 
Yedi günde yarattığımız dünya 
Mutlu olurduk pastel koksa. 

Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: 
Olanlar oldu tanrım 
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! 


Ah'lar Ağacı kitabı //Ah'lar Ağacı şiirinden bir bölümü // sf 14-15


ve 3.kitap ;

Pulbiber Mahallesi (2007)

Yazının en başında gördüğünüz fotoğraf kapağı ,buda arkasının görünümü..

Biraz karışık bi post olmuşta olabilir ,
 ama  onu da pek çok şair gibi kelimelerle pek anlatamayız sanırım.

Pulbiber Mahallesi'nden bir alıntıyla yazıyı bitireceğim .
Sizde kitapçıya uğradığınızda kendisinin güzel şiirleriyle tanışırsınız belki ..



Sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
Oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
Ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
Bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
Canım yandı

Bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
Şimdi bırak sana kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
Kapıma gül bırakan adamları
Ben de icabında bir hafıza mağduruyum

Cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
Sokaklarında eylemler yapayım.
Benim ne sakal yanığı günlerim oldu
Guruba bak ve beni an
Öpüşmekten yorgun ve kızıl
Bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?

Yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
Bütün allar bir gün solarmış
Ben bunu geç anladım
Yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
Ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı

Kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
Ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
Ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım
Meğer yüksek bir dağmış.

Pulbiber Mahallesi kitabı // Ağrı şiiirinden bir bölüm // sf. 100

(boşluklar okuma kolaylığı için konulmuştur.Aslı sola yaslı ve aralıksızdır.)


Kendinize dikkat edin.
Barışla kalın.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Kartpostallarım #4


Yatağımın örtüsü desenli bi posttan herkese merhaba ,

Biraz yorgun , biraz sıkılmış bir insan olarak dedim ki ben 
ara verdiğim seriye bir post daha atayım :)

Bildiğiniz üzere  kendi aldığım kartları  #Kartlarım olarak paylaşmaya devam ediyorum.



Bu aslında mükemmel olan ama benim pek harika çekimimle 
o kadar da güzel görünmeyen kart 
Kocaeli Kitap Fuarı'ndan..
Eski İstanbul Manzaralarından.

1903 Üsküdar Genel Görünüş 
Sait Beydeş Koleksiyonu..




Bu da yurtdışı seyahatimden aldığım , diğer tüm kartlardan ayrı biyerde olduğunu her baktığımda hissettiğim Trevi Çeşmesi kartı..Aşk Çeşmesi olarakta biliniyor.

Sevgili blog çok seviyorum be Roma'yı İtalya'yı İtalyan aksanını..



Bu da Viyana'dan  aldığım kart..
Ben gittiğimde kartlar hep böyle çok görüntülü olarak vardı..
İyiki onları almışım dedim bugün bakınca yine..


Ablam çaya çağırıyor gitmeliyim sevgili blog , 
çünkü ben kartlar kadar çayı da çok severim :)

Ablam demişken bu momijilerin sahibidir kendisi.
Evet o küçük oyuncaklardan bahsediyorum.
Koleksiyon bebekleri de diyebiliriz sanırım.
Bayılıyoruz biz onlara :))

neymiş ki bu diyenlere ; 



Haydi barışla kalın
Baş baş..


17 Eylül 2015 Perşembe

Special Thanks #5

Merhaba ,

Bu özel teşekkürüm güzel dostuma gidiyor.

Tatilinde benide unutmamış ve birbirinde güzel kartpostallar almış benim için.


Balıkesir'in bir ilçesi olan Ayvalık turizm yönünden çok canlı ..

Sanırım gün doğumu yada batımının keyifle izlenebileceği yerlerden..


Ayvalık'a bağlı bir ada Cunda.

Kesinlikle gitmek istiyorum...Çok mükemmel görünüyor.

Böyle Ayvalık Balıkesir'e bağlı yok Cunda şunun adası yazmamın sebebi , 
çokça duymama rağmen hala karıştırıyor olmam :) Sizin içinde öyledir belki :))



Güzel manzaralı kartların yanındaki oyuncaklar dikkatinizi çekti mi?

Onlar benim dostumun bana hediyeleri ..

Seviyorum böyle minik şeyleri.



 Bu kartında ayrı güzel bir durumu var.

Birbirimizden habersiz benim için bu kartı almışız Kocaeli Kitap Fuarı'ndan.

Ben çok beğenip almıştım , biz ikiz olduğumuzdan o da benim için aynı kartı seçmiş habersizce.

İkiziz diyorum çünkü o kadar yakın hissettiklerimiz , düşüncelerimiz.
ve hatta..

     

griplerimizz..


Şu an ayrı illerde olsakta eskisi gibi aynı zamanlarda grip olmayı becerebiliyoruz :)


Special Thanks 'ten nerelere geldim :D

Tekrar çok teşekkür eder , iyi geceler dilerim.
Barışla kalın.









ALTAR GÜLTEKİN



Not : Hep grip başlangıcındayım , 

hemde duruşunu beğendiğim tek insan  Altar 

 ( saçma salak bir ) programdan elendi..

Üzgünüm a dostlar ,bol üç noktalı cümleler falan hep bundan.

Siz iyi olun sevgiler.







16 Eylül 2015 Çarşamba

POSTCROSSING #17


Bugün evden acele çıkmam gerekiyordu.
En son geçen hafta Çarşamba kart atmıştım.

Hemen 4 kartımı hazırlayıp yol üstündeki PTT'ye bıraktım.
Pulları üzerine önceden yapıştırdığım için sıra beklememe gerek yoktu.
Hem o kadar da hakkım olsun zaten , düzenli müşteriyim ben ahaha.

Hum bi de şey eğer nerde geçen haftanın 4 kartı derseniz 
kuş olup uçmuşlar biz öyle duyduk :D

Haydi bakalım bu haftanın 4 kartına..





Mustafa Kemal ATATÜRK 'ü herkes  tanımalı..

GREAT LEADER ( 1881-1938 )





Diiğer üç  kartım güzel İstanbul manzaraları..



Evdeki bibloları dekor yapan bir garip postcrosser :D

Bunun bide kurbağa versiyonu var ki yakında sizde görürsünüz.. :)

Çok şebek değiller mi ama ya :))




Ertelemeden , kısa da olsa ekledim.

Kartların arkalarını da çekmiştim ama düzgün bir blurlama yapamadığımdan paylaşmıyorum.

Hatta blurlama yapmaya çalışırken hayattan bezip postu yazmaktan vazgeçmiştim.

Enerji veren nadide dostlarımdan  Tuta Stone ' a teşekkürü borç biliriiiim :)






Bugün gidenler bu kadardı.

Almanya , Hollanda , Amerika ve Rusya'ya gönderdim .
Umarım hızlıca giderler.


Kendinize dikkat edin ve güzel müzikler dinleyin! :)
Barışla kal..




14 Eylül 2015 Pazartesi

POSTCROSSING #16


Az buçuk ilgilenenler postcrossing 'le kartlaşırken gittikçe sorumluluğun biraz daha arttığının farkına varmışlardır.Elinize gelen kart sayısı arttıkça , daha fazla kartı aynı anda gönderme imkanına sahip olursunuz.

Kendi sitesinde bu durumu şöyle açıklamış ;

In other words:
  • If you have sent between 0 and 4 postcards, you can send 5 postcards.
  • If you have sent between 5 and 14 postcards, you can send 6 postcards.
  • If you have sent between 15 and 24 postcards, you can send 7 postcards.
  • If you have sent between 25 and 34 postcards, you can send 8 postcards. (ki ben şuan bu aşamadayım.)
  • If you have sent between 35 and 49 postcards, you can send 9 postcards.
  • If you have sent between 50 and 99 postcards, you can send 10 postcards.
  • If you have sent between 100 and 149 postcards, you can send 11 postcards.
  • If you have sent between 150 and 199 postcards, you can send 12 postcards.
  • ... and so on, in increments of 1 postcard for each 50 you send



Bu aslında gittikçe zorlaşan bi durum , PTT'nin yurtdışı pul ücretlerini 2.50 Tl'den 2.80 kuruşa çektiğini belki biliyorsunuzdur.Zaman olarakta kart sayısının artması bazen kaosa dönüşebiliyor.Bu dönemlerde bazen bunalmıyorum değil.

Neyse ki güzel bir iki cümle etmeden geçmeyelim , geçte olsa elimdeki tüm kartpostalları bu blog üzerinde görebileceksiniz.Bunları kendim ve sizin için burada arşivlemeye çalışacağım , yaksu :) 

Şimdi gelen 3 kartdan bahsedelim biraz da :))



Bu güzel kart Yeni Zellanda'dan gelmiş.
Kartı gönderen şanslı kişi Matheson Gölü'ne 20 dk uzaklıkta oturuyormuş.
Bu yolu kullanarak yürümek ve markete gitmek çok eğlenceli demiş.



Bu güzellikte pulu.
Teşekkürler Lois!


Haritalı ve bayraklı kartpostallar gerçekten çok hoşuma gidiyor. :)

Tayvan 'dan gelen  bu kartta anadillerinin Çince olduğu 'Ni Hao' 'nun 
Merhaba demek olduğunu anlatmış.


Aynı zamanda Tayvanca ,Haka ve başka dillerde kullanılıyormuş.
Tayvan insanlarının çok arkadaş canlısı olduğundan bahsetmiş 
ve eklemiş umarım görme fırsatın olur..

Umarım Yu-Tiny!
Teşekkür ederim :)



Ve son kartımızda Tayvan'dan.Penghu adalarının yakınından bir fotoğraf..


Arkasıda böyle görünüyordu. :)

İyi Pazarlar! ve sendromsuz bir Pazartesi diliyorum !
Fighting :)

13 Eylül 2015 Pazar

Speacial Thanks #4


 Gudum artık Türkiye 'de :) Ama ben gönderdiği bazı kartları hala bloga giremedim.
Ne büyük ayıp!
Hemen başlıyoruuum.Yakında bi post daha gelecek ..
Çok çoook çokkk teşekkür ederim gudum.



Bu güzel kart Almanya'da bir saray olan Schloss Sanssouci 'yi gösteriyor.
Pullara ayrıca bayıldııım.
Hollanda'da uluslarası gönderilere yapılan genelde tek tip pul var ,
 ancak arada böyle güzel süprizlerde yapıyorlar. :)



Oxford'un 3 eski  okulu
Marton , University ,Balliol



İngiltere'nin şehri olan Norwich'i görüyoruz.Tam bir sonbahar şehri gibi :)




The Milkmaid 1658-60 arasında Johannes Vermeer tarafından yapılmış bir tabloymuş.
Çok estetik görünüyor gerçekten.
Vermeer ve  van Gogh Hollandalı birer ressamdır.
Vermeer'ı  İnci Küpeli Kız eserinden tanıyabiliriz.Şöyle görünüyor ;



1665 / Yağlıboya bir eserdir.




Abisinden gelen desteğin azaldığı günlerde Vincent van Gogh
 ücretsiz pratik yapmak için kendi yüzünü resmetmiş.
Bu muhteşem tablo ortaya çıkmış 1887'de.

Rijks Museum Kartlarına bayıldıııım :)

Acaba bizim ressamlarımızında kartları var mıdır
 diye düşünmeden edemedim.



Pek tabiki Hollanda'nın yel değirmenleri :))
Bu da çok muhteşem bir kart tıpkı benim gudum gibi :D



İyi haftasonlarııı !
Kendinize dikkat edin :)

7 Eylül 2015 Pazartesi

Asla Yalnız Yeme





Sanırım resim birçok şeyi anlatıyor aslında :
 başarıyla başarısızlık arasındaki ince çizgi ilişkinin gücü..

Güzel ve kocaman dolu dolu bir kitaptı.Öyle bir çırpıda okuyup kenara koyacaklarımdan değildi , ya da belki tembelliğimdendi ama sindire sindire okudum diyelim biz şuna ;)

Öncelikle kitabın arka sayfasında yazanları paylaşayım ;

'' Başkalarıyla yakın ilişkiler içinde sürdürülen bir hayat insanı farklı bir bakış açısına götürür. İnsanların birbirlerine sıkı bağlarla bağlı oldukları hayatlarda bakış açılarının zenginliği yaşanır. Bir bakış açısı, diğerine götürür. 

Hayatınızda şu anda bulunduğunuz konum ve bildiğiniz her şey, ömrünüz boyunca ister şahsen, ister kitaplar, müzik, e-posta ya da kültür yoluyla etkileşim içinde olduğunuz fikir, deneyim ve insanların bir sonucudur. Bolluğun daha fazla bolluğa götürdüğü durumlarda çetele tutmak gerekmez. O halde hemen bugünden başlayarak, hedeflerinize ulaşmanızda size yardımcı olacak isimlerle tanışmak ve gereken bilgi, deneyim ve kişileri bir araya getirmek üzere kolları sıvayın. ''
Keith Ferrazzi  ve Tahl Raz kitabın yazarı.

Ferrazi '' yi tanımlamak gerekirse kariyeri başarı ve yüksek yerlerde tecrübeleriyle dolu bi insan derim sanırım.Şuan kendi firmasının CEO'su.Ama önemli olan bunları paylaşmayı ,insanlara yardım etmeyi sevmesi , işi olarak görmemesi ,aslında yardım ederken kazananın kendisinde olduğuna inanmasıdır.

Kitabın ismininde buna benzer düşüncelerden geldiğini düşünebiliriz.
Nasıl yalnız yenilmeyeceğini anlatıyor aslında.İlişkileri normal insanlardan , statüsü gerçekten yüksek insanlara kadar nasıl kurabileceğimiz hakkında bildiklerini ve tecrübelerini bize aktarıyor.Her konuyu ayrı bölümler halinde işleyip , sonlarında ünlülerden konuyla ilgi örnek veya hayatlarından kesitlerle bağdaştırarak kitabı daha da güzel kılmış bence.

Deftere yazdığım 3 alıntıyı sizle paylaşıp bu yazıyı burda bitireceğim.
Yazının 2'si başka insanlardan alıntılanmış ,fakat Ferrazzi ve  Raz sayesinde benimle buluştu. 



1) Kiminle birlikte olduğunuz ,kaderinizi ve kim olacağınızı doğrudan etkiliyor.

2) John Naisbitt şöyle diyor : '' Yirmi birinci yüzyılın en heyecan verici başarısı teknoloji sayesinde değil , insanın değeri ve öneminin artması,daha iyi kavranılması sayesinde olacak.''

3)Tanınmış yazar ve konuşmacı Rabbi Harold Kushner' in bir keresinde çok bilgece ifade ettiği gibi '' Ruhlarımız şöhrete , rahatlığa , servete yada iktidara aç değildir.Bu ödüller çözdüklerine denk miktarda sorunlarıda beraberinde getirir.Ruhlarımızın açlık duyduğu şey manadır.Hayatımızı nasıl yaşayacağımızı ,böylecebir önem arz etmesini sağlayan , bunun sonucunda da içinde yaşadığımız dünyayı biraz da olsa farklılaştıran manayı ararız hepimiz.''

Aa bu arada hiç bir zaman iyi bir kitap tanıtıcısı olduğumu düşünmedim.
Yazdıklarım absürd , dağınık olabilir.Bunlar benim düşüncelerim. :))